admin

mutlu-ya-da-mutsuz-olma

MUTLUYUM ÇÜNKÜ

Facebook Twitter Pinterest LinkedIn MUTLUYUM ÇÜNKÜ Mutluluk; çoğu zaman, hayatın karmaşasında kaybolduğumuz, sadece büyük anlarda aradığımız bir hazine gibi düşünülür. Oysa, gerçek mutluluk, içimizde saklı […]

mutlu-ya-da-mutsuz-olmaMUTLUYUM ÇÜNKÜ

Mutluluk; çoğu zaman, hayatın karmaşasında kaybolduğumuz, sadece büyük anlarda aradığımız bir hazine gibi düşünülür. Oysa, gerçek mutluluk, içimizde saklı bir çiçek gibidir; zaman zaman gözlerimizin önünde, farkında olmadan açar, tüm güzelliklerini yüreğimize serper. Mutluluğu yakalamak için dünyayı dolaşmak, maddi zenginliklerin peşinden koşmak gerekmez. Asıl anahtar, içimize doğru yaptığımız bir yolculuktur ve ben bu yolculukta mutluluğun huzurunu keşfettim.

Bir zamanlar, mutluluğun dışarıda bir yerlerde saklandığına inanırdım. Hayatın sunduğu güzellikleri keşfetmek, istediğim şeylere sahip olmak, başarı merdivenlerini tırmanmakla mutlu olabileceğimi düşünürdüm. Ta ki, dış dünyanın geçiciliğini anlamama ve içsel yolculuğa çıkmaya karar verene dek.

Gerçek mutluluğun kapısını aralamak için ilk adım, kendimle yüzleşmekti. İçimdeki derin duyguları anlamak ve kabul etmek, üzerine örttüğüm yüzlerce maskeyi kaldırmakla başladı her şey. Korkularımın ve kaygılarımın izini sürdüm, onları tanıdıkça gücümün arttığını gördüm. Kendimi olduğum gibi kabul ettiğimde, içimdeki o çiçek suya doyarak büyüdü ve tomurcuklanmaya başladı.

mutlu-ya-da-mutsuz-olma

Etrafımdaki küçük güzellikleri fark etmeye başladım.

Bir çocuğun gülümsemesi, sokakta çalan müzik, yağmurun pencerede dansı… Hayatın içindeki her anın değerini anlamak, mutluluğu görebilmek için önemliydi. Duygularımı anlamlandırmak ve paylaşmak, kalbimi hafifletiyordu. Arkadaşlarımla ve ailemle geçirdiğim anların kıymetini bilerek, sevgiyle bağlanıyordum.

Hayatın akışına bırakmak, zaman zaman hayatın güzellikleriyle raks etmek demekti. Daha az kontrolcü olup, akışa kendimi bıraktıkça, içimdeki huzur ve mutluluk büyüyordu. Kendime zaman ayırmak, iç sesimi dinlemek ve ruhumun ihtiyaçlarına kulak vermek, hayatın içinde kaybetmem gereken hiçbir şeyi olmadığını fark etmemi sağladı.

Hayatın koşuşturmasında, küçük anların peşinden koşmayı unutmamak, hayatın anlamını keşfetmekle eşdeğerdi benim için. O anlarda bulunan bir tebessüm, kalbimi dolduran bir coşku, içimdeki çiçeğin neşesiyle birleşince, gerçek mutluluğu yaşıyordum. Günler, haftalar, aylar geçerken, içimdeki bu mutluluğun sürekli olabileceğine inandım ve öğrendim.

Hayatın inişli çıkışlı yolunda, acıları da yaşadım elbette. Ama artık onları, dibe batan bir gemi gibi görmüyorum. Çünkü o acılar, hayatın ders kitaplarıydı. Her düşüşümde, daha güçlü ve bilge bir şekilde ayağa kalktım. Mutluluğun, bazen acıların içinden doğan bir çiçek olduğunu anladım. Onlarca sebep aramaktansa, o çiçeklerin gücüne güvenerek mutluluğu yaşamayı tercih ettim. Yaşadığım her zorluktan sonra yeni bir güneşin doğduğunu gördüm.

Evet, mutluyum çünkü hayatın içindeki o sade ve güzel anların kıymetini biliyorum. Kendimle barışık olduğum, sevdiklerimle güldüğüm, içimdeki çiçeğin rengarenk açtığı günlerdeyim. Mutluluğunuzun anahtarı sizin için de yakınınızdadır. Sadece kendinize ve çevrenize biraz daha dikkatle bakın; o çiçekleri göreceksiniz ve hayatın size sunduğu bu güzellikleri yaşamanın değerini anlayacaksınız. Mutluluk, içimizdeki bu çiçeği sulayarak ve yaşatarak hayat buluyor. Şimdi, siz de kendinize sormak istemez misiniz, “Mutluyum çünkü…”?